18 yaşında geçirdiği bir trafik kazası hayatının dönüm noktası olur. Tam 32 ameliyat geçirir. Yatağa bağımlı olduğu zamanlarda ailesi ona boya, tuval ve bir ayna alır. Bu dönemde acılarını unutmak için odasında bulunan aynaya bakarak otoportreler yapmaya başlar. Bir yirminci yüzyıl popüler kültür ikonu haline gelen ressam, resimlerinin yanı sıra inişli çıkışlı özel yaşamı ve politik görüşleri ile tanınır. Sanatı, sürrealist olarak tanımlanmışsa da kendisi bu tanımı reddetmiştir.
Bu eserde Frida kendini diğer tablolarından farklı olarak yarı hayvan yarı insan olarak tasvir etmiştir. Frida geyik bedenine sahiptir ve kafası yerine kendi yüzünü resmetmiştir. Frida, yine her tablosundaki gibi hafif biyıklı, tek kaşlı, saçları toplu ve tam ortadan ayrılmış erkeksi yönlerini ortaya çıkaran portresini çizmiştir. Boynuzları uzun ve kalındır. Bedenine oklar saplanmış ve okların saplandığı yerden kanlar akmaktadır. Yere yığılmadan önce son bir can havliyle kaçmaya çalışmaktadır. Frida’nın yüzü tablodan çıkarılsa ormanda yaralı bir geyik tablosu kadar sıradan olacak bu resim, Frida’nın yüzüyle daha derin bir anlam kazanarak onun ruh halini ve acısını yansıtır. Arka planda her iki yanda bir sürü ağaç gövdesi vardır. Ağaçların yaprakları gözükmez bu nedenle resimde karanlık renkler hakimdir. Daha çok kurumuş ya da yanmış bir ormanı çağrıştırır ve koyu renkler karamsarlık hissi uyandırır. Ağaçların gövdeleri ve dallarının bazıları kırıktır. Ormanın arkasında çarşaf gibi bir deniz vardır. Denizde kullanılan mavi beyaza çalmaktadır. Arkada gözüken gökyüzü beyaz bulutlu ve mavidir. Ormanın kasveti ile en arkada yer alan deniz ve gökyüzünün huzuru tezat oluşturmaktadır.